Mektup

Karadenizli bir babanın, Almanya’da çalışan oğluna gönderdiği mektuptan:

Uy sevgili uşağum, Allah’ın selamı tabiidur. Mektubumu çok yavaş yazayrum, çünkim bilirum ki, okuman zayuftur, çabuk okuyamazsun… Benden yana sual edersen, Allah’uma pin şükür iyiyum, yeni pir iş buldum… Emrimde 1500′e yakın adam var, hepsi de sessuz sedasuz, kendi hallerinde… Ne iş pulduğumu soraysan söyleyeceğim patlama, mezarluk pekçisi oldum…

Geçtiğimiz hafta puraya iki defa yağmur yağdu… Piri pazartesinden perşembeye öbüri de perşembeden pazara…

Bacın Emine bir uşak daha doğuracak, daha erkek midir, kiz midir, pelli değil, haçan o yüzden sağa dayı mı oldin, teyze mi oldin söyleyemeyrum..

Sağa kötü bir havadisim var… Emicen İdris havasızlıktan boğuldu, öldi… Pilirsin rahmetlinin dokuz uşağu vardi, daha fazla uşak olmasın diye bir ilaç almuş, prezervatif midur, nedur, bakmış ki üstünde, sıkıca kafana geçur, diye yazulu, öyle etmiş, havasuzluktan gitmiş…

Kötü havadisler piter mu?

Pahriyede askerlik yapan on uşağı da kaybettuk…

Pindikleri denizaltu pozulmuş, motoru turmuş, inmiş aşağı, denizaltuyu itekleyip, motorunu çalıştırmak istemişler…

Temel emicen de tükkan açtu, o da otuza aldiğunu yirmipeşe verir, sürümden kazanıyormuş, öyle dedu…

Bizim köye fındukçuların Temel’i muhtar seçtuk, akillu uşak da… Geçen gün hepimizu zelzeleye karşi aşi etturdu.

Temel hem akilludur, hem de dürüsttür… Geçenlerde bir taksini şoförü köye varmış, muhtarı arıyor, meğer yolda bir tavuk ezmiş sahibinu soraymış… Muhtar Temel, tavuğa pakmış, ha pu bizden değildur, pizim köyde yassu tavuk yoktir, demiş.

Senin küçüğün Ergin çok akullu uşak çıktı… Geçen gün tepeye varmış, elinde bir ip sallayıp duriy… Anan, uy uşağum ne edeysun orada, demiş… O da heva turuuna bakayrum, demiş… Çektum oni akşam karşuma, anlat bakalum şu hava turumu işinu dedum. Anlattı, meğer, ip sallanınca, havanın rüzgarlı olduğuni, ip ıslanunca da yağmur yağdığını anlaymış…

Çok akıllu uşak vesselam! Sen o yaşta böyle akillu değildun!

Senin gönderduğun resmi alduk, pir yanunda bir Alman herif, bir yanunda da bir Alman karisi var, ortada da sen.. İyi ki resmin arkasuna ortadaki penum diye yazmışsun, yoksa tanımayacaktuk…

Deli Recep’le başimuz dertte… Geçen gün Rize’ye vardık, tapuda işimiz vardı, bir kahveye girduk, o sade içer, ben şekerlu… Garson getirdu, koydu, Recep ağzini vurdu ki, kahvesi şekerlu, garsona pağurup çatacak, niza edecek, gel canım puraya, sen penum yerime otir, pen de senun yerine, dedim, kavgayı önledim. Deli Recep işte!

Ha bu arada söyleyeyum, Deli Recep’in başına bir hal gelmiş ki, sorma… Recep geçenlerde Erzurum taraflarına varmış, bakmış pir çoban sürüyü otlatıyor; varmış yanına, hey çoban, senin süründe kaç koyun var? Çoban kızmış, sağa ne? Recep varmış üstüne, pen senin süründe kaç koyun var bilirsem, bağa bir koyun verir misun? Çoban gülmüş, verdum gitti. Deli Recep’in gözü keskin, şöyle bir bakmış, ha bu sürüde 378 koyun vardur. Çoban şaşırmış, nereden pildun? Deli Recep almış bir tane, gidiyor; çoban bağırmış, hey pak puraya, pen de senun nereli olduğunu pilirsem o koyunu geri alurum, pilemezsem iki koyun al!

Deli Recep’in aklı yatmuş, söyle bağayum pen nereliyim?

Çoban bir bakmış:

- Karadenuzlusun?

Deli Recep şaşırmış:

- Uy nereden pildun?

- Onca koyun arasında, uyuz köpeği, koyun diye alup giden, paşkası çıkmaz da!

Yaa işte böyle uşağum! Melmeçetten sağa pol pol havadis… Yeni havadis olursa yine yazarum…

Bâki hüdaya emanet ol!

Baban.

Not: Mektupa para koyacaktım, ama geç akluma geldi, zarfı kapatmişum…

24.08.2011 07:26:50

Yorumlar

Bu yazıya henüz yorum yapılmamış.

Yazı hakkında yorum yapmak için, buraya tıklayın.

Kategoriler :

Arşiv :

Etiketler :

Bağlantılar :